Post on 15-Apr-2016
18.12.2015
CEZA USUL HUKUKU I
FİNAL 2. HAFTA
İDDİA MAKAMI SÜJELERİ
(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 132)
Ceza muhakemesi süreci tez, antitez ve sentezlerden oluşmaktadır.
Tezi ileri süren makam iddia makamı, antitezi ileri süren makam savunma
makamı, senteze varan makam ise yargılama makamıdır.
Bu makamların üçü de bir araya gelerek kolektif bir makam olan ceza
muhakeme makamını oluşturmaktadırlar.
Muhakeme faaliyeti, yargılama makamının tek başına yaptığı bir faaliyet
değildir. Yargılama makamı 3 makamın bir arada çalışması sonucunda
hükme varırken, diğer makamlardan da mütalaa almaktadır. Mütalaa
makamları iddia makamı ve savunma makamıdır. Yargılama makamı ise
karar makamıdır.
Ceza muhakemesi faaliyeti kolektiftir ve bu kolektif faaliyeti 3 makam
birlikte ortaya koymaktadır.
1
18.12.2015
Bugün Türk hukukunda iddia makamının 2 temel süjesi vardır.
1) Cumhuriyet savcısı
2) Katılan
İddia makamını işgal eden esas süje, cumhuriyet savcısıdır. Bunun yanında
bir de katılan vardır.
Katılan, her olayda, her duruşmada, her davada işin içerisinde değildir.
Oysa cumhuriyet savcısı her yerde, her durumda, ceza muhakemesi
sürecinin başından, muhakemenin bitmesi ve verilen cezanın infaz edilmesi
sırasında dahi işin içerisindedir.
Cumhuriyet Savcısının Süjeliği
Yetkili makamlar tarafından suç şüphesinin öğrenilmesi, CMK m. 158’de
düzenlenmiştir.
İşte cumhuriyet savcısı da tam olarak bu andan itibaren sahneye
çıkmaktadır. Cumhuriyet savcısının olmadığı bir muhakeme aşaması ya da
daha sonrasında olmadığı bir infaz aşaması yoktur.
Bu nedenle cumhuriyet savcısı oldukça önemli bir süjedir.
Cumhuriyet savcılığıbir devlet organıdır.Savcılık, kamusal
faaliyetgerçekleştiren, kamusalbir organdır.Türkiye’de özel bir savcılık
usulü yoktur.
Savcılık, yapılanma olarak idari bir yapıya sahiptir. Bunun anlamı,
savcılığın da diğer idari organların yapılanmasına benzer bir şekilde
yapılanıyor olmasıdır. Bu nedenle savcılık, hiyerarşi ilkesine göre
çalışmaktadır.2
18.12.2015
Fakat savcılık, hem idari hem de adli faaliyet yapabilmektedir.
‘’Adli faaliyet’’, aslında yargılamayı da içine alan daha geniş bir faaliyet
alanıdır. Fakat savcılık için bu kadar geniş bir anlamda anlaşılmamalıdır.
Savcılık, bir suçun aydınlatılması için faaliyette bulunmaktadır. Fakat
savcılığın yaptığı bu faaliyet, biryargılama faaliyeti değildir.
Savcılık 2 temel ilkeye göre çalışmaktadır.
Bu ilkelerden birincisi hiyerarşi ilkesidir.
Bütün idari makamlar bu ilkeye tabiidir. Üstten emir alma, kamu hukukuna
dayalı bir ast, üst ilişkisi, savcılıkların da örgütlenmesinde karşımıza
çıkmaktadır.
Savcılıkta bir başsavcı ve maiyetindeki cumhuriyet savcıları vardır.
Türkiye’de artık ‘’savcı yardımcılığı’’ gibi bir makam yoktur.
Bu ilkelerden ikincisi ise, savcıların birliği (vahdeti) ilkesidir.
Bu ilkeye göre savcının bireysel olarak kimliği, yürüttüğü adli faaliyette
hiçbir önem taşımamaktadır.
Örneğin Ahmet de, Mehmet de, Nurcan da aynı yetki alanı içerisinde savcı
olabilirler.
Örneğin Nurcan izne gittiyse artık dosyası Ahmet’e verilebilir.
Örneğin Mehmet’in iş yoğunluğu vardır, bu nedenle kendisine yeni gelen
dosya Ahmet’e verilmiştir. Bu dosyaya Ayşe devam edebilir. Bir süre
sonra başka bir durum ortaya çıkarsa dosya Mehmet’e geri verilebilir.
Mehmet bütün duruşmalara katılıp, esas hakkındaki mütalaayı yazabilir.
3
18.12.2015
Tüm bunlar mümkündür.
‘’Savcıların birliği’’, savcıların hangi savcı olduğu önemli olmadan bir
grup olarak hareket etmesidir.
Soruşturmayı kimin yaptığı, o dosyanın ilk kimin eline geldiği,
duruşmalara ilk kimin girdiği, esas hakkındaki mütalaayı kimin verdiği,
savcıların birliği ilkesi gereğinceönemli ve belirleyici değildir.
Örneğin esas hakkındaki mütalaayı Mehmet verip, kanun yoluna arkadaşı
Ahmet başvurabilir.
Savcıların birliği ilkesi gereğince savcılar, kendi adlarına değil kurum
adına yani başsavcılık adına hareket etmektedirler.
Bu, hiyerarşi ilkesine ters düşmemektedir. Çünkü bu çalışma biçimi,
savcıların kendi isteklerine göre belirlenmemektedir. Bu çalışma biçimi,
başsavcının öngördüğü şekilde, başsavcının verdiği emirler (iç emir
yetkisi) doğrultusunda yapılacaktır ve ayrıca başsavcının gözetim ve
denetimi altındadır.
Burada başsavcının mutlak bir denetim ve gözetim yetkisi vardır. Başsavcı
emir vermekte, dosyaları almakta, kendisi mütalaa vermekte ve bunun gibi
bir takım müdahalelerde bulunmaktadır. Bu nedenle anlaşıldığı üzere
başsavcının eli, savcılıklarda oldukça güçlüdür.
Örneğin bir savcı izne çıkacaksa, o savcı izne çıkmadan önce dosyaları
başsavcılık tarafından başka savcılara verilmektedir.
4
18.12.2015
Dolayısıyla savcıların birliği ilkesi gereğince soruşturmayı yapan,
iddianameyi düzenleyen, duruşmayı takip eden, kanun yoluna başvuran
savcılar, birbirlerinden farklı olabilmektedir.
Savcılık, bağımsız değildir. Bu konu tartışılan bir konudur.
‘’Bağımsızlık’’ ile kastedilen, emir ve talimat alıp almama meselesidir.
‘’Bağımsızlık’’ ile kastedilen, teminat sahibi olmak değildir. Bağımsızlık
başka, teminat sahibi olmak başka bir şeydir.
Hâkimler savcıların aksine, bağımsızdır. Hâkimlere emir ve talimat vermek
mümkün değildir.
Anayasa m. 139, savcının teminatlarını da belirtmekte, hâkim ve savcılık
teminatını düzenlemektedir. Fakat teminatlı olmak demek, bağımsız olmak
demek değildir.
Bağımsızlık emir ve talimat alma ile ilgilidir. Savcılar bağımsız değildir.
Çünkü savcılar, başsavcıdan emir almakta, hiyerarşi ilkesine göre
çalışmaktadırlar.
Kurum olarak ‘’savcılık’’ da bağımsız değildir. Onlar da hiyerarşi ilkesine
göre çalışmaktadırlar.
Ancak bu, savcıların teminatsız olduğu anlamına gelmemektedir.
Anayasa m. 139 gereğince savcılar, tıpkı hâkimler gibi, teminata
tabiidirler.
Hem hâkimlerin hem de savcıların teminatlarının birer ayrıcalık olarak
görülmemesi gerekmektedir. Bunlar, hem hâkimlerin hem savcıların
görevlerini gerektiği gibi yerine getirebilmeleri için anayasalarda ya da 5
18.12.2015
kanunlarda düzenlenen bazı önlemlerdir. Teminatlı olmak, bağımsız
olmakla eşit değildir.
Peki, savcı taraf mıdır?
Savcı şekil itibariyle taraftır. Savcı Anglo Saxon hukukundaki gibi taraf
değildir.
Anglo saxon hukukunda savcının tek derdi, o kişinin o suçu işlediğini,
hukuka ve adil yargılamaya uygun olmak kaydıyla, makul şüphenin
ötesinde ispatlamaktır.
Kıta Avrupası hukukunda ise savcı, sadece şekil itibariyle taraftır. Yani
Türk hukukunda savcı, sırf usul diyalektiği oluşsun diye taraftır.
Kanunun çeşitli hükümlerinde (CMK m. 277, 300) ‘’karşı tarafa tebliği’’,
‘’diğer tarafa sorulur’’ şeklinde ifadeler yer almaktadır.Bu ifadelerden
savcının kanunun gözünde de taraf sayıldığı anlaşılmaktadır.
Savcı, aynı zamanda makam itibariyle taraftır.
Yani savcı, sırf savcılık yaptığı için o makamı işgal etmektedir. Sırf o
makamı işgal ettiği için de orada görev yapmaktadır. Yoksa savcının
kişisel olarak mesele ile alakası yoktur.Savcı olan kişinin savcı olmasaydı,
iddia makamında bulunmasaydı, o davayla hiçbir ilgisi olmayacaktır.
Dolayısıyla bu kişinin meseleyle ilgisi tamamen makamıyla alakalıdır.
Kamu adına iddia görevini yerine getirdiği ve iddia makamını işgal ettiği
için orada taraftır.
6
18.12.2015
Savcılığın yalnızca bağımsız olup olmadığı ve taraf olup olmadığı değil,
tarafsız olup olmadığı da tartışmalıdır.
Bu konuda dikkate alınması gereken kavram ‘’objektifliktir’’.
‘’Objektiflik’’ kendi içerisinde 2 alt unsura ayrılmaktadır.
1) Kişiliğinden sıyrılma
2) Tarafsızlık
Öncelikle şekil itibariyle taraf olmak, objektif olmayı engeller nitelikte bir
özellik değildir.
Cumhuriyet savcısı tarafından kamu adına iddia makamı işgal edilirken,
cumhuriyet savcısı görevini objektif bir şekilde yapmaktadır.
CMK m. 160’a göre cumhuriyet savcısı şüphelinin ‘’lehine ve aleyhine
olan delilleri’’ toplamalıdır.
Dolayısıyla cumhuriyet savcısının görevini yerine getirirken, kişiliğinden
sıyrılması gerekmektedir.
Örneğin cumhuriyet savcısı Nurcan’ın, Nurcan olarak değil, cumhuriyet
savcısı olarak karar vermesi, kişiliğinden sıyrılması gerekmektedir.
Örneğin savcının bir aile babası, çocukluğu yetimhanede geçmiş birisi,
asker kökenli birisi, azınlık çocuğu, çok sorunlu bir evliliği olan bir adam,
bir eşcinsel, cinsel yönelimi farklı olan birisi olarak değil, cumhuriyet
savcısı olarak karar vermesi gerekmektedir.
7
18.12.2015
Tarafsız olmak, savcının faille mağdura karşı eşit mesafede
durmasıdemektir.
Örneğin bir olayda hem A, hem B hem de C kişisi mağdur olsa,
cumhuriyet savcısı tümüne karşı aynı şekilde davranmalıdır.
Cumhuriyet savcısı sırf iddiasını ispatlamak için mağdura veya faile, diğer
fail ve mağdurlardan farklı davranamaz.
Dolayısıyla cumhuriyet savcısı hem şekil itibariyle hem de makam
itibariyle taraf olmanın yanında aynı zamanda objektif davranma
yükümlülüğü altındadır.
Günümüzde Türk hukukunda savcının yasaklılığı, reddi ve çekinmesi
müesseseleri yoktur.
Uygulamada bu konuda farklı yöntemlere başvurulmaktadır.
ÖRNEK:
Cumhuriyet savcısının elinde olan dosyadaki şüpheli veya sanık,
cumhuriyet savcısının kardeşidir. Cumhuriyet savcısının kendisi
çekinmemiş, bu dosyanın altından kalkabileceğine inanmıştır.
Ancak karşı taraf mağdur olarak bu durumdan son derece rahatsızdır.
Uygulamada bu durumda başsavcıya başvurulmakta, başsavcı tarafından
dosyanın bir başka cumhuriyet savcısına verilmesi istenmektedir.
Fakat bu uygulamanın hiçbir yerde bir kanuni düzenlemesi, bir kriteri,
mercii yoktur.
8
18.12.2015
Başsavcı talebi reddederse kanunda bu ret kararına karşı yapılabilecek
herhangi bir şey de düzenlenmemiştir.
Dolayısıyla bir an önce objektifliğin sağlanması adına alınacak önlemlerin
ölçütlerinin, hiçbir savcının insafına bırakılmayacak şekilde kanunda
belirlenmesi gerekmektedir.
Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi
Madde 160 – (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir
suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını
açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini
araştırmaya başlar.
ÖRNEK:
Bir sabah, kalabalık bir semtte bir arabanın içerisinde 2 tane vurulmuş
insan bulunmuştur. Cumhuriyet savcısı, bir suçun işlendiği izlenimini
veren bu hali öğrenmiştir.
Böyle bir durumda, ortada bir suç şüphesi doğacaktır. Bu şüpheye
‘’başlangıç şüphesi’’denilmektedir.
Cumhuriyet savcısı bir olayı öğrenmiş, o olayın suç öğelerini
içerebileceğini, bu durumun suç teşkil eden bir fiil sonucunda ortaya
çıkmış olabileceğini düşünmüştür.
Cumhuriyet savcısının bu noktada duyduğu şüphe o kadar zayıftır ki,
ortada bir kişiye yönelen bir suç şüphesi dahi yoktur.
9
18.12.2015
ÖRNEK:
Uçurumdan aşağıya düşen bir araba bulunmuş fakat arabanın el freninin
çekik olması nedeniyle kişilerin intihar etmiş olmadıkları, bir cinayet
işlendiği şüphesi ortaya çıkmıştır.
ÖRNEK:
Bir köyde, bir ev yanmıştır. Bu evin yakıldığı mı yoksa kendiliğinden mi
yandığı bilinmemektedir. Ortada bu kadar zayıf bir şüphe vardır.
Cumhuriyet savcısı araştırmaya başlayacaktır.
Cumhuriyet savcısı, bir nevi olayın içinde yolculuğa çıkmaktadır. Bu
yolculukta ona eşlik edecek olan, adli kolluktur. Delillere bakılacaktır.
Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi
Madde 160 –
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir
yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri
marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak
muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.
Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir
yargılamanın yapılmasıdır.
Cumhuriyet savcısının, ceza muhakemesinin amacına nasıl hizmet
edeceğini söyleyendüzenleme ise CMK m. 160’dır.
Cumhuriyet savcısı, adli kolluğun yardımıyla maddi gerçeği bulmak ve
adil bir yargılama yapmak için çalışmaktadır.
10
18.12.2015
Cumhuriyet savcısının objektif olması gereğinin dayanağı da, ‘’şüphelinin
lehine ve aleyhine olan delilleri toplamak ve haklarını korumakla’’
yükümlü olduğunun bu maddede düzenlenmiş olmasıdır.
Cumhuriyet savcısının maddi gerçeğe ulaşmak için, şüphelinin haklarını
ihlal etmek gibi bir yetkisi yoktur.
Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri CMK m. 161’de düzenlenmiştir.
Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri
Madde 161 – (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki
adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir;
yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu
görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi
gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir
işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet
savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile
uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl
bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye (adli işe) ilişkin bütün
emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele
hâllerde, sözlü olarak verir. (Ek cümle: 25/5/2005 - 5353/24 md.) Sözlü
emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.
(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında
ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit
geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür. 11
18.12.2015
(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde
kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma
veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü
veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri
görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca
doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında
2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri
hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama
usulü uygulanır.
(6) Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâllerinde, bu Kanunun hükümleri
uygulanmak koşuluyla, vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı
haklarında genel hükümlere göre soruşturma yapılması kaymakamların
mensup oldukları il ve valilerin bulundukları ile en yakın il Cumhuriyet
başsavcısına aittir. Bu suçlarda kovuşturma yapmaya, soruşturmanın
yapıldığı yerin görevli mahkemesi yetkilidir.
(7) (Ek: 31/3/2011-6217/21 md.) Yetkisizlik kararı ile gelen bir
soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine
varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için
soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza
mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu
konuda verilen karar kesindir.
(8) (Ek:21/2/2014–6526/15 md.) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311,
312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında,
görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet
12
18.12.2015
savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı
Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı
maddesi hükmü saklıdır.
5.fıkradaki düzenleme önemlidir. Eğer istenen belgeler verilmiyorsa veya
görev ve işlerde kötüye kullanma veya ihmalvarsa kamu görevlileri, kolluk
amir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya
soruşturma yapılacaktır.
Vali ve kaymakamlar hakkında, Memurlar Ve Diğer Kamu Görevlerinin
Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri
hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama
usulü uygulanacaktır
Burada, kolluk, vali ve kaymakam ve en üst dereceli emniyet amirleri
bakımından bir ayrım yapılmış,birbirinden farklı yollar izlenmiştir.
6.fıkra hükmü, izin şartı ile ilgilidir. Ağır cezayı gerektiren suçüstü
hallerinde vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı o ildeki
başsavcı tarafından soruşturma yapılacaktır.
Bu vali ve kaymakamın kişisel suçundan dolayı soruşturma, maiyetindeki
savcılardan birine verilemez.
Maddeye göre iki savcı da yetkisiz olduğu düşüncesinde ise, bu savcılarbu
sorunun çözümü için en yakın ağır ceza mahkemesine başvuru
yapmalıdırlar. Bu mahkemenin verdiği karar, kesin olacaktır.
13
18.12.2015
Kamu davasını açma görevi
Madde 170 – (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı
tarafından yerine getirilir.
Maddeye göre kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından
yerine getirilmektedir.
İddianamenin kabulü ve duruşma hazırlığı
Madde 175 – (1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve
kovuşturma evresi başlar.
(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve
duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.
ÖRNEK:
Cumhuriyet savcısı A, bir iddianame düzenlemiş, mahkemeye sunmuştur.
Bunun sonucunda kamu davası açılmış olmamaktadır çünkü kamu davası,
iddianamenin kabulüyle açılmış sayılmaktadır.
Ya sunulan iddianamenin kabul edilmesi ya da mahkemenin 15 gün
susması suretiyle iddianamenin kabul edilmiş sayılması gerekmektedir.
CMK m. 170 hükmü, aslında cumhuriyet savcısına kamu davasını açmak
üzere bir iddianame hazırlama ve mahkemeye sunma görevini yüklemiştir.
Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılıp açılmayacağına karar
verebilecek bir kudreti yoktur. Cumhuriyet savcısı iddianameyi verdiğinde
kamu davası açılmış olmamaktadır.
14
18.12.2015
Dolayısıyla CMK m. 170/1 hükmü ile kastedilenin aslında bu olduğu kabul
edilmelidir.
Kamu davasını açma görevi
Madde 170 –
(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda
yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafi,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin
kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve
tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,
15
18.12.2015
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle
ilişkilendirilerek açıklanır.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar
değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda
öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin
istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili
tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.
‘’Yeterli şüphe’’, kamu davası açıldığı takdirde şüphelinin mahkûm olma
ihtimalinin, beraat etme ihtimaline göre daha fazla olmasıdır.
Oran %51’e %49 dahi olsa, şüphelinin mahkûm olması ihtimali, beraat
etme ihtimalinden daha yüksek olmalıdır.
Maddede ‘’suçu işlemiş olma ihtimali’’denmemekte, ‘’mahkûm olma
ihtimali’’ denmektedir. Bunun ispat edilmesi ihtimalinden söz
edilmektedir.
Hükmün, mahkûmiyet hükmü yönünde olması ihtimalinin daha çok olması
gerekmektedir.
Cumhuriyet savcısı, mahkûmiyet ihtimalinin daha ağır bastığı
kanısınadeliller ışığında varmaktadır.
Bu durumda cumhuriyet savcısının delil değerlendirme yetkisinin olmadığı
söylenemez. Bunun aksinisavunan hukukçular da vardır, ancak bu yorumşu
16
18.12.2015
andaki sistemin ruhuna ve kanunun çizdiği cumhuriyet savcısı profiline
aykırı bir yorumdur.
Cumhuriyet savcısı yeterli şüpheye varılıp varılmadığının anlaşılması için
elbette ki delilleri değerlendirecektir.
Türkiye’de 1985 yılında sorgu hâkimliği kaldırılmıştır. Cumhuriyet
savcısı, sulh ceza hâkiminin olaya dâhil olduğu haller dışında soruşturma
evresindeki tek hukukçu konumundadır.
Alman doktrininde yapılan bir benzetmeye göre; ‘’bir soruşturmada,
soruşturma yapan adli organın kafası, beyni, cumhuriyet savcısı, elleri de
adli kolluktur.’’
Türkiye’de adli kolluk, idari kolluk ile aynı teşkilat içerisindedir. Bu 2
kolluk, fiziksel olarak da birbirinden ayrılmamakta, adli kollukla idari
kolluk bir arada çalışmaktadır. Ancak adli kolluk, faaliyet alanı
bakımından idari kolluktan farklıdır.
İdari kolluk suç öncesi kolluğu(önleyici kolluk), adli kolluk ise suç sonrası
kolluğudur.
Suç şüphesinin ortaya çıkmasından sonra görev yapan, faaliyet alanı suçla
ilgili, suçun aydınlatılması olan kolluk, adli kolluktur.
Bunun yanında bir başka fark, idari kolluğun mülki amire bağlı olması,
adli kolluğun ise cumhuriyet savcısından emir ve talimat alıyor olmasıdır.
İdari görevler bakımından idari kolluk, o görevde işlediğisuçlar
bakımından idari yargıya, adli kolluk ise işlediği suçlar bakımından adli
yargıya tabiidir.
17
18.12.2015
Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri
Madde 161 –
(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile
uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl
bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini
gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
CMK m. 161/2’ye göre adli kolluk görevlileri, suç şüphesiyle ilgili
öğrendikleri her türlü bilgiyi derhal cumhuriyet savcısına bildirmek
zorundadırlar.
Adli kolluk görevlileriacele hallerde cumhuriyet savcısından sözlü emir
alabilirler.
CMK m. 161 ile birlikte, adli kolluğun faaliyet alanını düzenleyen Adli
Kolluk Yönetmeliği m. 5 ve 6 daincelenmelidir.
Adli Kolluk Yönetmeliği
Adlî kollukla ilgili esaslar
Madde 5 - Adlî kollukla ilgili düzenleme ve uygulamalarda aşağıdaki
genel esaslara uyulur:
a) Cumhuriyet (Değişik ibare:RG-21/12/2013-28858)3 4 başsavcılığı, adlî
görevlere ilişkin emir ve talimatlarını öncelikle adlî kolluk sorumlularına
veya adlî kolluk görevi ifa eden diğer birim âmirlerine verir.3 4
Adlî kolluk, bağlı bulunduğu kolluk teşkilâtının bir parçası olup, öncelikli
görevi, karşılaştığı suçun işlenmesini önlemektir.
18
18.12.2015
(Değişik:RG-1/3/2014-28928) Cumhuriyet savcılarınca, adlî görevler ile
ilgili emir ve talimatlar, kolluk birimlerinin aralarındaki işbölümü ile
kolluk teşkilâtlarının görev ve yetki alanlarına göre verilir.
Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde üstlerinin emrindedir.
Adlî kolluk görevlilerine, adlî görevi bulunmayan üstleri tarafından,
yürütülen soruşturma ile ilgili emir ve talimat verilemez. Yönetmeliğin 7
nci maddesi hükümleri saklıdır.
Adlî kolluk görevlileri, kadrolarında yer aldıkları birimlere mevzuatla
verilmiş ve adlî görev kapsamı dışında kalan diğer görev ve hizmetleri de
yerine getirirler.
b) Adlî kolluk görevlilerinin özlük hakları, bağlı oldukları teşkilât
tarafından yürütülür.
c) (Ek:RG-21/12/2013-28858)2 4 En üst dereceli kolluk amiri adlî olayları,
suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumakla ve bu konuda
gerekli tedbirleri almakla görevli ve yetkili olan mülki idare amirine
derhal bildirir.2 4
Görev ve yetkiler
Madde 6 - Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları
doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri
Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini gecikmeksizin
yerine getirir.
(Değişik:RG-21/12/2013-28858) Adlî kolluk görevlileri, kendilerine
yapılan bir suça ilişkin ihbar veya şikâyetleri; el koydukları olayları,
19
18.12.2015
yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhâl Cumhuriyet
başsavcılığına ve en üst dereceli kolluk amirine bildirir ve ilgili
Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli
soruşturma işlemlerine başlar.
Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanun
GEÇİCİ MADDE 9- (1) 31/12/2019 tarihine kadar, asliye ceza
mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz ve
katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz. Ancak, verilen
hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı
Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya
Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.
Sulh ceza mahkemeleri bilindiği üzere kaldırılmıştır. Asliye ceza
mahkemeleri ve ağır ceza mahkemeleri ise görevlerini yerine getirmeye
devam etmektedir.
Asliye ceza mahkemesi, asıl ceza mahkemesidir.
Geçici 9.madde ile asliye ceza mahkemelerindecumhuriyet savcılarının
duruşmaya katılmayacağı hükme bağlanmış, çelişme ilkesi açısından
problemli bir hüküm getirilmiştir.
Katılanın Süjeliği
Katılan ile ilgili temel hükümler, CMK m. 237, 234 ve 238’de yer
almaktadır.
20
18.12.2015
Kamu davasına katılma
Madde 237 – (1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile
malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin
her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek
kamu davasına katılabilirler.
(2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz.
Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara
bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça
belirtilmişse incelenip karara bağlanır.
Kural olarak ilk derece mahkemesinde hüküm verildikten sonra kanun yolu
muhakemesinde katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak bunun bir istisnası
vardır.
Eğer ilk derece mahkemesinde bir katılma isteği yapılmış, bu istek ilk
derece mahkemesi tarafından bir karara bağlanmamışsa ve kanun yolu
başvurusunda açıkça belirtiliyorsa bu durumda CMK m. 237/2’ye göre
kanun yolu aşamasında katılma mümkündür.
Katılma usulü CMK m. 238’de düzenlenmiştir.
Katılma usulü
Madde 238 – (1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye
dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma
tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar
görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
21
18.12.2015
(3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden
sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.
(4) (Mülga: 18/6/2014 - 6545/103 md.)
Kamu davasının açılmasından sonra, cumhuriyet savcısı iddianameyi
düzenlemekte, görevli yetkili mahkemeye vermektedir. Eğer mahkeme bu
iddianameyi kabul eder veya 15 gün boyunca susması sonucunda
iddianamenin kabul edildiği varsayılırsa, kamu davası açılır, kovuşturma
aşaması başlar.
Bu andan sonra katılma istemi, mahkemeye dilekçe verilmesiyle veya zarar
göreninşikâyetçi olduğunu belirten sözlü beyanıyla yapılabilir.
Bu sözlü beyan, duruşma tutanağına geçirilir.
Eğer kişi şikâyetçi olduğunu belirten bir ifade kullanmışsa örneğin
‘’katılmak istiyorum’’ dememiş ancak‘’ben şikâyetçiyim, sanığın
cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum’’ demişse, bunun üzerine
kendisine katılma isteğinin olup olmadığı sorulacak, eğer katılma istemi
varsa, cumhuriyet savcısının bu katılma isteminin uygun olup olmadığına,
sanık ve varsa müdafiinin dinlenilmesinden sonra karar verilecektir.
CMK m. 239 ve 234’de, katılanın haklarından söz edilmektedir.
Katılan için, zorunlu vekillik söz konusudur. Zorunlu vekillik CMK m.
239’da düzenlenmiştir.
Vekil ile müdafi birbirine karıştırılmamalıdır. Vekil, mağdurun avukatı,
müdafi ise şüpheli veya sanığın avukatıdır.
22
18.12.2015
Hem vekillik hem de müdafilikte zorunlu vekillik veya zorunlu müdafilik
olmak üzere 2 farklı konu vardır.
Katılanın hakları
Madde 239 – (1) (Değişik: 24/7/2008-5793/41 md.) Mağdur veya suçtan
zarar gören davaya katıldığında, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan
fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat
görevlendirilmesini isteyebilir.
(2) Mağdur veya suçtan zarar görenin çocuk, sağır ve dilsiz veya kendisini
savunamayacak derecede akıl hastası olması halinde avukat
görevlendirilmesi için istem aranmaz.
Birinci fıkra hükmü, iki türlü suç için uygulanacaktır. Bu suçlar; alt sınırı 5
yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ve cinsel saldırı suçudur.
Bir kimsenin çocuk olup olmadığına TCK m. 6’da yer alan tanımdan yola
çıkarak karar verilmelidir.
Maddeye göre 18 yaşından küçük herkes çocuktur.
Mağdur ile şikâyetçinin hakları
Madde 234 – (1) Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır:
a) Soruşturma evresinde;
1. Delillerin toplanmasını isteme,
2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet
savcısından belge örneği isteme,
23
18.12.2015
3. (Değişik: 24/7/2008-5793/40 md.) Vekili bulunmaması halinde, cinsel
saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda,
baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
4. 153 üncü maddeye uygun olmak koşuluyla vekili aracılığı ile soruşturma
belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme,
5. Cumhuriyet savcısının, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına
kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma.
b) Kovuşturma evresinde;
1. Duruşmadan haberdar edilme,
2. Kamu davasına katılma,
3. Tutanak ve belgelerden (…)örnek isteme,
4. Tanıkların davetini isteme,
5. (Değişik: 24/7/2008-5793/40 md.) Vekili bulunmaması halinde, cinsel
saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda,
baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı
kanun yollarına başvurma.
(2) Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını
ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi
aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.
(3) Bu haklar, suçun mağdurları ile şikâyetçiye anlatılıp açıklanır ve bu
husus tutanağa yazılır.
24
18.12.2015
Katılma davayı durdurmamaktadır. Katılma talebi onaylansa da dava
durmayacaktır.
Katılmanın davaya etkisi
Madde 240 – (1) Katılma davayı durdurmaz.
(2) Tarihi belirlenmiş olan duruşma ve yargılama usulüne ilişkin diğer
işlemler vaktin darlığından dolayı katılan kimse çağrılamayacak veya
kendisine haber verilemeyecek olsa bile belirli gününde yapılır.
ÖRNEK:
Yapılacak olan duruşmadan katılan A’nın daha geç haberi olmuştur.Sırf
katılan da gelsin diye duruşmanın ertelenmesi mümkün değildir. Duruşma
katılana rağmen gününde yapılacaktır.
Katılmadan önceki kararlara itiraz
Madde 241 – (1) Katılmadan önce verilmiş olan kararlar katılana tebliğ
edilmez.
(2) Bu kararlara karşı kanun yoluna başvurabilmesi için Cumhuriyet
savcısı için öngörülen sürenin geçmesiyle katılan da başvuru hakkını
kaybeder. Katılma öncesinde verilen kararlar, katılanın kendisine tebliğ
edilmez.
Katılanın kanun yoluna başvurma hakkı, cumhuriyet savcısından
bağımsızdır. Katılan, cumhuriyet savcısı gitsin ya da gitmesin, kanun
yoluna başvurabilir.
Ancak kanun yoluna başvurmak için cumhuriyet savcısına öngörülen bir
süre varsa, o sürenin dolmasıyla katılanın süresi de dolmuş sayılacaktır.25
18.12.2015
ÖRNEK:
Katılanın başvurusu sonucu cumhuriyet savcısı kanun yoluna gitmemiş,
katılan kanun yoluna yalnız başına başvurmuş ve karar bozulmuştur.
Bu hallerde cumhuriyet savcısı, bozulan kararı yeniden takip etmek
durumundadır.
Katılanın, katılma kararından vazgeçmesi veya vefat etmesi halinde
katılma hükümsüz kalacaktır.
Ancak mirasçılar dilerlerse katılanın haklarını takip etmek üzere davaya
katılabilmektedirler.
Katılanın kanun yoluna başvurması
Madde 242 – (1) Katılan, Cumhuriyet savcısına bağlı olmaksızın kanun
yollarına başvurabilir.
(2) Karar, katılanın başvurusu üzerine bozulursa, Cumhuriyet savcısı işi
yeniden takip eder.
Katılmanın hükümsüz kalması
Madde 243 – (1) Katılan, vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır.
Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler.
Bunların yanında mahkeme başkanı veya yargıç aracılığıyla sanığa,
tanıklara, bilirkişiye, duruşmaya çağrılmış diğer kişilere soru sorma hakkı
CMK m. 201’de düzenlenmiştir.
26
18.12.2015
Doğrudan soru yöneltme
Madde 201 – (1) Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla
duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve
duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak
doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya
hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde
sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar
verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.
(2) Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler,
birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.
CMK m. 215 ve 216. maddeleri kapsamında bilirkişinin dinlenilmesinden
ve delillerin ortaya konulmasından sonra görüş bildirme, tartışmaya
katılma ve CMK m. 24/2 kapsamında yargıcı reddetme dekatılanın hakları
arasında sayılabilecek haklardır.
SAVUNMA MAKAMI SÜJELERİ
(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 135, 136, 140,141)
Ceza muhakemesinde antitezi, savunma makamı süjeleri ileri sürmektedir.
Savunma makamı süjeleri, 2’ye ayrılmaktadır.
1) Şüpheli veya sanığın süjeliği
2) Müdafiin süjeliği
Şüpheli ve sanık, CMK m. 2’de tanımlanmıştır.
27
18.12.2015
Tanımlar
Madde 2 – (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Şüpheli: Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,
b) Sanık: Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine
kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,
İfade eder.
Hüküm kesinleştikten sonra ise sanık,hükümlü haline gelmektedir.
Şüpheli ve sanığın zorunlulukları şunlardır:
1) Haklarında verilen kararlara uyma zorunlulukları vardır.
2) Belli muhakeme işlemlerinde hazır bulunmak zorundadırlar.
3) Kimliğine ilişkin sorulan sorulara doğru cevap vermek
zorundadırlar.
Sanığın olması halinde, duruşma yapılması kuraldır. Sanığın bu duruşmada
bulunması, zorunluluklarından birisidir.
Sanığın bu duruşmada bulunmaması ise istisnadır
Sanığın yokluğunda duruşma yapılabilecek haller ise şunlardır:
(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 136)
28
18.12.2015
Tabloda yer alan hallerde, sanığın yokluğunda duruşma yapılabilmesi
mümkündür.
‘’Savuşmak’’ ifadesi, sıvışmak, gizli gizli gitmek anlamına gelmektedir.
Duruşmadan bağışık tutulmanın diğer adı, ‘’vareste tutulmak’’ tır.
Duruşmadan bağışık tutulmanın 3 koşulu vardır. Bu 3 şartın varlığı halinde
sanığın vareste tutulması mümkündür.
Bu bağışıklığın istisnası da yine tabloda belirtilmiştir.
Tutukevine nakledilmiş olan ve sorgusu da yapılmış olan sanığın hazır
bulunmasının gerekmediği kabul edilmektedir. Bu konudaartık müdafinin
bir beyanda bulunmasına da gerek yoktur. Mahkeme vareste tutulmaya
kendiliğinden karar verebilir. 29
18.12.2015
Sanığın zorunluluklarından biri, duruşmada bulunma zorunluluğudur.
Sanığın duruşmada bulunmasının zorunlu olmadığı haller ise tabloda
sayılmıştır.
Sanığın ifadeveya sorguda bulunmaması ise söz konusu olamaz.
Şüpheli ve sanığın zorunlulukları olduğu gibi, hakları davardır.
İfade ve sorgunun tarzı
Madde 147 – (1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya
sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:
a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine
ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.
b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.
c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından
yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği,
kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi
yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir
müdafi görevlendirilir.
d) 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin
yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir.
e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı
olduğu söylenir.
30
18.12.2015
f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği
hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan
kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.
g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu
hakkında bilgi alınır.
h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.
i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen
hususlar yer alır:
1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.
2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve
sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.
3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine
getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.
4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan
müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.
5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.
Maddeye göre şüpheli ve sanığın hakları şunlardır:
1) İsnadı öğrenme hakkı
2) Savunma hakkı
3) Olaya ilişkin sorulan sorularda susma hakkı
4) Müdafiden yararlanma hakkı
31
18.12.2015
5) Yakınlarınahaber verme hakkı
6) Delillerin toplanmasını isteme hakkı
Sanık veya şüpheliye, mutlaka yüklenen suç anlatılmalı, böylece
kendilerine isnat edilen suçu öğrenmeleri sağlanmalıdır.
Savunma hakkı, (C) bendinde yer alan düzenlemede belirtilmiştir.
Sanık veya şüphelinin yalnızca ‘’olaya ilişkin sorularda’’ susma hakkı
vardır. Bu hak, (E) bendinde düzenlenmiştir. Yüklenen suç hakkında
konuşmak,bu konuda açıklamada bulunmak zorunda değildir.
Yani sanık veya şüpheli, olaya ilişkin hiçbir açıklama yapmak zorunda
değildir.
Fakat sanığın veya şüphelinin ‘’kimliğine ilişkin sorulara doğru cevap
verme’’ zorunlulukları vardır.
Bu hak, ‘’susma hakkı’’ olarak da adlandırılmaktadır. Fakat kimliğe ilişkin
sorular, susma hakkı kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Sanık veya şüpheli, hiçbir şekilde kimliğine ilişkin bilgileri saklayamaz ve
kimliğine ilişkin yalan, yanlış bilgi veremez.
Aksi, Kabahatler Kanunu m. 40’tan bir sorumluluk gerektirecektir.
Kabahatler Kanunu
Kimliği bildirmeme
Madde 40- (1) Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu
görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya 32
18.12.2015
gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk
Lirası idarî para cezası verilir.
(2) Açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda
bulunması dolayısıyla kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan
derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde
anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve
tutuklamaya karar verme yetkisi ve usulü bakımından Ceza Muhakemesi
Kanunu hükümleri uygulanır.
(3) Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına
alınma veya tutuklanma haline derhal son verilir.
Susma hakkı, yalnızca olaya ilişkin şeyleri kapsayan bir haktır.
Susma hakkı, savunma hakkı içerisinde düşünülebilecek bir haktır.
Eskiden ifade ve sorgu, şüpheli veya sanığa karşı bir ispat aracı, bir delil
olarak görülmekteydi.
Günümüzde ise durum böyle değildir. Günümüzde, bir savunma aracı
olarak görülmektedir.
Dolayısıyla susma hakkı da, bu çerçevede tanınmış, kabul edilmiş bir
haktır. Ayrıca işkenceye karşı, işkenceyi durdurmak için de getirilen en
önemli önlemlerden birisidir.
Susma hakkı olmazsa, işkence olacak, işkenceyle elde edilen ikrar da eskisi
gibi deliller arasında kendine bir yer bulacaktır.
33
18.12.2015
Bunun karşısında adalet düşüncesi bakımından,‘’bir suçsuzun ceza
almasındansa, bir suçlunun cezasız kalmasını tercih etme’’ noktasına
gelinmiştir.
Bu noktaya gelindiğinde işkence de mazur görülemeyecek bir yöntem
olarak kabul edilecek, bunun sonucu olarak da savunma aracı olarak susma
hakkı kabul edilecektir.
Sanık veya şüphelinin susma hakkı kapsamında olayla ilgili bilgi vermesi
halinde, bu bilginin doğru olması zorunlu değildir.
Yani sanık veya şüphelinin olayla ilgili yalan söylemesi de, susma hakkı
kapsamında değerlendirilebilir.
Sanık veya şüphelinin, yalnızca kimliğiyle ilgili soruları doğru
cevaplandırma yükümlülüğü vardır. Bunun dışındaki soruları yalan
beyanla da cevaplayabilir.
İşkencenin Türk Ceza Kanununda suç olarak düzenlendiği görülmektedir.
Bunun yanında CMK m. 148’de ifade ve sorguda yasak usullerin
düzenlendiği de görülmektedir.
İfade alma ve sorguda yasak usuller
Madde 148 – (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine
dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç
verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma
gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.
(2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
34
18.12.2015
(3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak
değerlendirilemez.
(4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya
mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça
hükme esas alınamaz.
(5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı
ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.
Örneğin şüpheli veya sanığın dövülmesi, zorla kahve, çay, kafein ikram
edilmesi, gözüne ışık tutulması, üstüne su sıkılması, sandalyesinin
tekmelenmesi, sürekli ayakta bırakılması, vitamin verilmesi, ‘’sen onları
bana anlat, seni kurtarırım, ceza almamanı sağlarım, sana kefil olurum’’
gibi ifadelerle kanuna aykırı vaatlerde bulunulması yasaktır.
Bunlar sonrasında elde edilen ifadeninhükme esas alınması mümkün
değildir.
Zorunlu Müdafilik
Zorunlu müdafilik, CMK m. 150’de düzenlenmiştir.
Sanık veya şüphelinin savunma hakkı vardır. Ceza muhakemesinde adil
yargılamanın yerine getirilmesi, maddi gerçeğe adil yargılama yoluyla
ulaşılmasıamacı vardır.
Bu nedenle de zorunlu müdafilik müessesesi getirilmiştir.
35
18.12.2015
ÖRNEK:
Çocuk A,birisini öldürmüştür. A çok iyi bir şey yaptığını, namusunu
temizlediğini, avukat aracılığıyla kendisini savunmasına gerek olmadığını
düşünmekte ve müdafi istememektedir.
ÖRNEK:
Sağır, dilsiz ve olayın boyutlarını anlayabilecek durumda olmayan X,
avukata ihtiyacı olmadığını söylemektedir.
ÖRNEK:
Avukata ihtiyacı olduğunun farkında olan D, parası olmadığı için avukat
tutmak istememektedir.
Oysa D’nin karşısında çok zengin birisi vardır, o da suç işlemiştir ve maddi
gücü olduğu için birden çok avukat tutarak kendini savunacaktır.
Bu durumlarda adil bir yargılamanın varlığından söz edilemez.
Mademki ceza muhakemesinde adil yargılanma amaçlanmaktadır, böyle
bir şey söz konusu olamaz.
Zorunlu müdafilik,‘’adli yardım’’ veya Türkiye’de ‘’CMK avukatlığı’’ da
denilen, birçok uluslararası belgededüzenlenen bir konudur.
Müdafiin görevlendirilmesi
Madde 150 – (Değişik: 6/12/2006 – 5560/21 md.)
(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli
veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi
halinde bir müdafi görevlendirilir.
36
18.12.2015
1.fıkraya göre, örneğin şüpheli veya sanığa kendisine bir müdafi seçmesi
söylendi. Şüpheli veya sanık da müdafisini M olarak belirledi ve
görevlendirdi.
Ya da şüpheli veya sanık müdafi görevlendirmek istediğini ancak parası
olmadığını söyledi. Bunun sonucunda baro tarafından bir müdafi
görevlendirildi.
Bu sorunsuz örneklerin yanındabir de CMK m. 150’de sayılan zorunlu
müdafilik halleri vardır. Bu hallerde kişi zorunlu müdafi tercih edilmesi
konusunda isteğini belirtmese de, birisi müdafi olarak atanmak durumunda
kalınabilir.
Müdafiin görevlendirilmesi
Madde 150 – (Değişik: 6/12/2006 – 5560/21 md.)
(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini
savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi
aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı
yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin
görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Maddeye göre zorunlu müdafilik gerektiren haller şunlardır:
- Şüpheli veya sanığın çocuk olması
- Şüpheli veya sanığın kendisini savunmayacak derecede malul olması
- Şüpheli veya sanığın sağır ve dilsiz olması
37
18.12.2015
- Soruşturma ve kovuşturması yapılan suçun cezasının alt sınırı beş
yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesihallerinde, şüpheli veya
sanığın istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
Müdafiyi baro görevlendirecektir.
Bunlar yanında bir takım muhakeme işlemleri için de zorunlu müdafi
görevlendirilebilecektir.
Bu işlemler şunlardır:
- Şüphelinin veya sanığın tutuklama talebiyle sorguya sevk edilmesi
- Kaçak sanık hakkında duruşma yapılması
- Şüphelinin veya sanığın gözlem altına alınması
- Sanığın duruşma disiplinini bozduğu gerekçesiyle yokluğunda
oturumlara devam edilmesi
Hallerinde şüpheli veya sanığın istemi aranmaksızın bir müdafi
görevlendirilecektir.
‘’Gözlem altına almak’’ demek, gözaltına almak demek değildir. Gözlem
altına alma, akıl sağlığıyla ilgili bir karara varmak üzere alınan bir
tedbirdir.
Zorunlu müdafi atandıktan sonra eğer işini yapmazsa, bu durumda CMK
m. 151 hükmü uygulanacaktır.
Müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve müdafilik
görevinden yasaklanma
Madde 151 – (1) 150 nci madde hükmüne göre görevlendirilen müdafi,
duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya
38
18.12.2015
görevini yerine getirmekten kaçınırsa, hâkim veya mahkeme derhâl başka
bir müdafi görevlendirilmesi için gerekli işlemi yapar. Bu durumda
mahkeme oturuma ara verebileceği gibi oturumun ertelenmesine de karar
verebilir.
Seçilen veya zorunlu müdafi olarak görevlendirilen müdafi, 1.fıkrada
sayılanları yaparsa, bu durumda başka bir müdafi görevlendirilebilecektir.
Müdafi her kimse, istediği davayı alabilir, istediği işlere, görevlere
atılabilir.
Yani müdafi isterse ‘’ben bu işi almak istemiyorum’’ diyebilir. Ancak
müdafii işi aldıktan sonra birtakım ödevler altına girmektedir.
Bu ödevler şunlardır:
1) Müdafi kabul ettiği savunma görevini yerine getirmek zorundadır.
2) Müdafi kabul ettiği savunma görevini dürüst bir şekilde yerine
getirmek zorundadır.
3) Müdafi sır saklamak zorundadır.
Müdafi bir kimsenin sırf mahkûm olması gerektiğini düşündüğü için
gönüllü olarak müdafiliğini üstlenip, görevini gerektiği gibi yerine
getirmeyerek o kişinin savunma hakkını ihlal ederse, bu meslek etiğine
uygun bir davranış sayılmayacaktır. Bu nedenlede müdafinin müdafilik
ödevlerini yerine getirmediği kabul edilecektir.
Müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve müdafilik
görevinden yasaklanma
39
18.12.2015
Madde 151 –
(2) Eğer yeni müdafi savunmasını hazırlamak için yeterli zaman
olmadığını açıklarsa oturum ertelenir.
(3) (Ek:25/5/2005 - 5353/22 md.) 149 uncu maddeye göre seçilen veya
150 nci maddeye göre görevlendirilen ve Türk Ceza Kanununun 220 ve
314 üncü maddesinde sayılan suçlar ile terör suçlarından tutuklu ve
hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat,
hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuşturma açılması halinde
tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten
yasaklanabilir.
(4) (Ek:25/5/2005 - 5353/22 md.) Cumhuriyet savcısının yasaklamaya
ilişkin talebi hakkında, müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın
yapıldığı mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara
karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması
halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama
kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile
verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan
fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda
mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi
beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar.
(5) (Ek:25/5/2005 - 5353/22 md.) Görevden yasaklama kararı, tutuklu
veya hükümlü ile yeni bir müdafi görevlendirilmesi için derhal ilgili baro
başkanlığına bildirilir.
(6) (Ek:25/5/2005 - 5353/22 md.) Müdafi veya vekil görevden
yasaklanmış bulunduğu sürece başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini 40
18.12.2015
veya vekilliğini üstlendiği kişiyi ceza infaz kurumunda veya tutukevinde
ziyaret edemez.
TCK m. 220 ve 314’te sayılan suçlarla terör suçlarından dolayı tutuklu ve
hükümlü bulunan bir kişiye, kendi isteğiyle veyazorunlu olarak bir müdafi
görevlendirilmiştir.
Bu müdafi hakkında da bu sayılan suçlarla ilgili kovuşturma başlarsa yani
kamu davası başlatılırsa, o zaman müdafi, bu kişilerin avukatlığını
yapmaktan yasaklanabilecektir.
4.fıkraya göre cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında,
müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın yapıldığı mahkeme
tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir.
6.fıkrada düzenlenen durum da yasaklı olmanın sonuçlarından bir tanesidir.
Müdafiin Yetkileri
Müdafiin yetkileri şunlardır:
1) Baskı altında kalmaksızın görevini yapma yetkisi
2) İşlem ve kararların kendisine bildirilmesini isteme yetkisi
3) Muhakeme işlemlerinde hazır bulunma yetkisi
4) Dosyayı inceleme yetkisi
5) Şüpheli ve sanıkla görüşme ve yazışma yetkisi
6) Soru sorma yetkisi
7) Kanun yoluna başvurma yetkisi
Müdafiin en önemli yetkisi, dosyayı inceleme yetkisidir.
41
18.12.2015
Soruşturma gizlidir, ancak savunma görevinin gerektiği gibi yerine
getirebilmesi için müdafiiye, soruşturma dosyasını inceleme yetkisi
verilmiştir.Savunmayı en fazla etkileyen yetki budur.
( * Pratik Çalışmalar Kitabı Sayfa 141’de yer alan dosyayı inceleme
yetkisi, bu notta yer alan yeni bilgiler ile güncellenmelidir. )
Müdafiin en önemli yetkisi, dosyayı inceleme yetkisidir. Dosyayı inceleme
yetkisi, CMK m. 153’te düzenlenmiştir. Maddede 2014 yılında 2 farklı
kanuni değişiklik yapılmıştır.
Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi
Madde 153 – (Değişik: 2/12/2014-6572/44 md.)
(1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği
belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.
(2) Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi,
soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının
istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar ancak aşağıda
sayılan suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda verilebilir:
a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
2. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
3. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
4. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
5. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220),
42
18.12.2015
6. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
7. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309,
310, 311, 312, 313, 314, 315, 316),
8. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 326, 327, 328, 329,
330, 331, 333, 334, 335, 336, 337).
b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer
Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
c) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160 ıncı
maddesinde tanımlanan zimmet suçu.
d) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda
tanımlanan suçlar.
(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi
raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli
işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten
itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir;
bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.
(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de
yararlanır.
Maddeye göre bu kısıtlamanın etkili olabilmesi için ilkşart,soruşturma
amacını tehlikeye düşürebilecek bir durumun var olmasıdır.
43
18.12.2015
Savcı, yeterli şüpheye ulaşılıp ulaşılmayacağına, adil yargılama hakkı
çerçevesinde karar vermeye çalıştığını ancak müdafinin dosya içeriğini
incelemesininsavcının kamu davasını açmaya yer olup olmadığını
değerlendirmek için yürüttüğü soruşturmayı tehlikeye attığını söyleyebilir.
Bunun üzerine hâkim, yalnızca bu sayılan katalog suçlarla ilgili olarak
kısıtlama kararı verebilir.
Suçlar CMK m. 153’te sayılmıştır.
(C) bendinde yer alan zimmet suçu, TCK’da düzenlenen zimmet suçu
değil, Bankacılık Kanununda düzenlenen zimmet suçudur.
Bu suçlar haricinde herhangi bir suçun işlenmesinden şüphe duyulması
halinde soruşturma evresinde dosyanın müdafi tarafından incelenmesinin
sınırlandırılması için cumhuriyet savcısının talepte bulunması mümkün
değildir.
Aslında bu kural, ilk bakışta olumlu gözükmektedir.
Ama yapılan bir takım eleştirilere göre, maddede bir takım suçları saymak,
bu suçlarla ilgili olarak bütün soruşturmalarda otomatikman dosyanın
incelenmesinin sınırlandırılması kararı verilmesine neden olacaktır.
Oysa kanun koyucu burada, illa ki bu suçlar var diye müdafiin dosyayı
görme yetkisinin sınırlandırılması gerektiğini ifade etmek istememiştir.
Böyle negatif bir yorum vardır ancak maddenin yeni halinin uygulamaya
nasıl yansıyacağı zamanla görülecektir.
3. fıkrada sayılan durumlarda, tutanaklar kapatılamaz. Çünkü bunlar zaten
müdafiin bildiği şeyler.
44
18.12.2015
Müdafiin dosyayı inceleme yetkisinin sınırlandırılması kararı cumhuriyet
savcısının kalemiyle verilmiş dahi olsa, müdafi yine bilirkişi raporuna,
ifade tutanağına ve hazır bulunmaya yetkili olduğu ceza muhakemesi
işlemlerinin tutanaklarına ulaşabilir, bunları inceleyebilir.
Müdafiin, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten
itibaren bütün dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri
incelemesi mümkündür.
Çünkü iddianamenin hazırlanıp davanın açılmasıyla, gizlilik ortadan
kalkmakta, kovuşturma aşamasına geçilmektedir.
Suçtan zarar görenin vekilinin de yine bu maddedeki dosyayı inceleme
yetkisinden faydalanması mümkündür.
Ceza Muhakemesi İşlemleri
(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 151, 152, 158, 159)
İşlemler, süjelerin kendi iradeleriyle yaptıkları şeylerdir.
Yani işlemlerin ‘’bilinmeden yapılması’’ mümkün değildir.
Muhakeme ilişkisi süjeleri ile muhakemeye katılan diğer kişilerin,
muhakeme ilişkisi üzerinde belli hukuki sonuçlar meydana getirmek
amacıyla yaptıkları iradi davranışlara muhakeme işlemleri denilmektedir.
Muhakeme işlemleri, maddi yapılarına göre 3’e ayrılmaktadır.
1) Sözlü İşlemler
2) Yazılı İşlemler
3) Hareketli (Eylemli) İşlemler
45
18.12.2015
Kanunda işlemlerin bir kısmının sözlü olarak yapılması kabul edilmiştir.
Duruşma evresinde sözlülük kuraldır. Sözlü olarak söylenenler, yazılı
olarak da verilebilir.
Sözlü olarak söylenenlerin yazılmasının faydası vardır. Ayrıca kanunda
sözlü işlemlerin, tutanakla tespit edilmesi gerektiğini düzenleyen hükümler
de vardır.
Yani sözlü işlemlerin de tutanakla tespit edildiği konular vardır. Fakat
sözlü işlemleri tutanakla tespit etmek demek, işlemi yazılı işlem haline
getirmek demek değildir.
İşlemin sözlü işlem olduğuna dair özü yine aynıdır.
Bunun yanında bazı işlemlerin yazılı yapıldığını, o işlemlerin esasının,
usulünün bu olduğunu görmek de mümkündür.
Bunun en önemli örneği, tutuklama kararı, yakalama kararı gibi kararlardır.
Bu kararlar, yazılı olarak yapılmaktadır.
Bunun yanında soruşturma da kural olarak yazılı yapılmaktadır.
Kural olarak sözlü yapılan bir işlemin istisnai olarak bazı hallerde yazılı
olarak yapılması da mümkündür.
Bunun en tipik örneği sağır ve dilsizlerin ifadesi ve sorgusudur. İfade ve
sorgu kural olarak sözlü yapılmaktadır ancak yazılı olarak yapıldığı da
görülmektedir.
Hareketli (eylemli) işlemler ise, yazılı veya sözlü olmanın ötesinde
hareketle yapılmaktadır. Maddi delil elde etmek için yapılan arama, bunun
en tipik örneğidir. 46
18.12.2015
Arama bir koruma tedbiridir. Arama işlemi yapılırken hareketle
yapılmakta, ne yazılı ne de sözlü yapılamamaktadır.
Bu hareketli işlemleri, yazılı işlemler takip etmektedir.
Bunlar yanında bir de fikri işlemler vardır.
Hareketli işlemlerin aksine, fikri işlemler, ceza muhakemesinde muhakeme
hukuku kararları olarak adlandırılan işlemlerdir. Hâkimin farklı
ihtimallerden birini seçtiği ve karar mahiyetinde bir hüküm oluşturan
işlemler, fikri işlemlerdir.
Eylemi yapana göre ceza muhakemesi işlemleri 3’e ayrılmaktadır.
1) Hâkim İşlemleri
2) Savcı İşlemleri
3) Savunma İşlemleri
Hâkim işlemleri, kanunda sistematik bir şekilde belirtilmiş değildir.
Hâkim işlemleri, yargılama makamı tarafından verilen kararlardır ve kendi
içlerinde de farklı ayrımlara tabi tutulmaktadır.
Örneğin ender de olsa, yargıçların idari kararlar vermesi mümkündür.
Dolayısıyla yargıç (hâkim) işlemleri kendi içerisinde yargısal kararlar ve
idari yargı kararları olmak üzere 2’ye ayrılabilmektedir.
Ayrıca hâkim işlemleri, soruşturma sırasında verilen kararlar ve yargılama
sırasında verilen kararlar olmak üzere de 2’ye ayrılabilmektedir.
Hâkimlerin duruşmanın idaresi için veya yargılamasız ceza için idari
kararlar vermeleri de mümkündür.
47
18.12.2015
Son olarak, hâkimlerin verdiği kararları ara kararlar ve son kararlar olmak
üzere 2’ye ayırabilmek de mümkündür.
Bunlar da işlemlerin etkisi bakımından yapılan bir ayrımdır.
Son kararlar, CMK m. 223/1 gereği ‘’hüküm’’ olarak
adlandırılmaktadırlar.
Savcı işlemleri, iddia makamını işgal ettiği için ceza muhakemesinin
makam itibariyle süjesi olan savcının yaptığı muhakeme işlemleridir.
Savcı bu işlemleri kendi adına değil, savcılık adına yapmakta, savcılık
adına karar, görüş, araştırma ve koruma tedbirleriyle ilgili işlemleri yerine
getirmektedir.
Savcının, mütalaa makamı olarak görüş verme görevi de vardır.
Görüşleri farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir.
Örneğin eğer iddianame yeterli şüpheye ulaştıysa savcı, kişinin hakkında
kamu davası açılması yönündeki görüşünü gösterecektir.
Savcı, iddianamesini düzenleyecek, esas hakkındaki görüşünü
(mütalaasını) ortaya koyacaktır.
Savcının karar şeklinde yaptığı işlemlerin en tipik örneği, takipsizlik
kararıdır.
Cumhuriyet savcısı suçun işlendiği konusunda yeterli şüpheye
varamamışsa veya ortada bir hukuka uygunluk sebebi olduğu çok barizse,
bu hallerde takipsizlik kararı verebilir.
Savunma işlemleri ise, müdafiin yaptığı işlemlerdir.
48
18.12.2015
Müdafiin yaptığı işlemlerin hepsini buna örnek olarak vermek
mümkündür.
Önemli olan savunma makamı tarafından yapılıyor olmasıdır.
Ceza Muhakemesi İşlemlerinde Süreler
Süreler, eski hale getirme konusu için oldukça önemlidir.
Süre, muhakeme işleminin yapılabilmesi için zaman sınırı varsa, bu zaman
sınırını ifade etmektedir.
Kanun bazen belirli bir muhakeme işleminin, sınırlı bir süre içerisinde
yapılmasını veya yapılamamasını düzenlemiş olabilir.
Kanuna göre ceza muhakemesi faaliyetinin çeşitli aşamalarında yapılacak
olan bazı işlemlerin, çeşitli nitelikleri olan sürelere tabi tutulması
gerekmektedir.
Örneğin hak düşürücü süre, öyle bir süredir ki, bu süre dolduktan sonra
artık o hak kullanılamaz.
Örneğin temyiz kanun yoluna başvurulması için gereken süre dolduysa, bu
hak düşecektir.
Burada sürenin geçirilmesiyle ceza muhakemesi işleminin ilgilisi artık bu
hakkını kullanamayacaktır. Bu nedenle bu süre,hak düşürücü süredir.
Uygulamada temyizde ‘’süre tutum dilekçesi’’ denilen bir dilekçe
verilmekte ve sürenin işlemesi durdurulmaktadır.
İkinci tip süreler, koruyucu sürelerdir.
Koruyucu süreler, bir işlemin yapılamayacağı zamanı göstermektedir.
49
18.12.2015
Yani kanunda ‘’koruyucu süre’’ diye bir başlık yoktur.
ÖRNEK:
Mahkemesanığa davetiyeyi tebliğ etmiş, ama süre vermemiştir.
Ya da sanığa 2 gün sonra duruşmaya gelmesini söylemiştir.
Oysa kanuna göre,davetiye tebliğ edildikten sonra, en erken 1 hafta
içerisinde duruşma yapılabilmektedir.
Sanığın davetiye verildikten 2 gün sonra duruşmaya gelmesinin söylenmesi
doğru değildir. Bu nedenlekoruyucu süreler düzenlenmelidir.
Bir diğer süre tipi ise, düzenleyici sürelerdir.
Düzenleyici sürenin yaptırımı yoktur. Bu süreler, genellikle mahkemeye
yönelik sürelerdir.
Süresi geçtikten sonra işlemin yapılması, işlemi geçersiz kılmamaktadır.
Örneğin itirazda kararına itiraz edilen hâkim veya mahkemenin, bu itirazı
yerinde görmüyorsabunu 3 gün içinde yetkili mahkemeye göndermesi
gerekmektedir.
Eğer mahkeme 3 günlük süreyi geçirirse, işlemi yine geçerli olacaktır.
Bunun en tipik örneği, iddianame sunulduktan sonra geçen 15 günlük
süredir.
CMK’ ya göre kamu davasının açılması için, mahkemenin iddianameyi
kabul kararı vermesi, bunu duruşmada okuması gerekmektedir.
Eğer mahkeme 15 gün içerisinde bunu yapmıyorsa, iddianame kabul
edilmiş sayılacak, davaotomatikman açılacaktır. 50
18.12.2015
Birçok yerde iş yükü dolayısıyla böyle bir tabloyla karşılaşıldığı
görülmektedir.
Ceza Muhakemesi İşlemlerinin Bildirilmesi
(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 152)
Ceza muhakemesi işlemlerinin bildirilmesi, doğrudan (vasıtasız )
bildirimler ve vasıtalı bildirimler olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır.
İlke olarak ilgili kişinin bildirilmek isteneni öğrenmesi için uğraşılmakta,
bu nedenle bildirim yapılmaktadır.
Vasıtasız bildirimler 3’e ayrılmaktadır.
Tefhim , yüzüne karşı sözle söylemek, kişinin kendisine belirtmek
anlamına gelmektedir.
Yazılı işlemin verilmesi, kalemde de olabilir. Yazılı işlemin bir
kopyasının kişinin kendisine verilmesidir.
Öteki bildirimler,oturumun gün ve saatlerinin bildirilmesi gibi, örneğin
bir sonraki oturumu, o sıradaki oturum esnasında belirtmek gibi
bildirimlerdir.
Vasıtalı bildirimler 5’e ayrılmaktadır.
Hazır bulunmayan ilgiliye yazılı işlemin verilmesi, halinde,
diğerlerinden farklı olarak bir kişi yoktur.
Gösterme yoluyla, sözle bildirme yoluyla, ilanla bildirme yoluyla,
telefon, telgraf, faks ve elektronik posta yoluyla bildirmeyoluyla
vasıtalı bildirim söz konusu olabilmektedir.
51
18.12.2015
UYAP sistemi geldikten sonra, bu bildirim yolları daha çok kullanılmaya
başlanmıştır.
İlan yoluyla bildirim, ‘’asma suretiyle ilan’’ ve ‘’gazete aracılığıyla ilan’’
olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır.
Tebligat Kanunu hükmü gereğince ilan, adresi bulunmayan şüpheli veya
sanığın bilinen son adresinin kapısına asılmaktadır.
Her sorumluluk sahibi vatandaşın mahkemeye gidip hakkında bir tebligat
olup olmadığına bakması gerekmektedir..
Ceza Muhakemesi İşlemlerinde Sakatlıklar
(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 158)
Ceza muhakemesi işlemlerinde sakatlıklar, 4’e ayrılmaktadır.
1) Yokluk
2) Butlan
3) Hak düşümü
4) Kabul edilmezlik
52
18.12.2015
Eski Hale Getirme
(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 159)
Eski hale getirme nedenleri CMK m. 40 ve 42’de düzenlenmiştir.
2 halde, eski hale getirme söz konusu olmaktadır.
1) Süreyi kusursuz geçirme hali
2) Yargılama makamı tarafından verilen kararların ortadan
kaldırılmasını gerektiren nedenler
Kusuru olmaksızın süreyi geçiren kişi, eski hale getirme isteminde
bulunabilir.
Örneğin kişi, kanun yoluna başvurma hakkının, kendisine bildirilmemesi
halinde kusursuz sayılmaktadır.
53
18.12.2015
Kanunda belirtilen hak düşürücü sürelerin kusur bulunmaksızın kaçırılması
durumunda hak kaybını önlemek için, eski hale getirme mümkündür.
İkinci hal olarak, yargılama makamı tarafından verilen kararların ortadan
kaldırılmasını gerektiren nedenlerin varlığı halinde de, eski hale getirme
isteminde bulunulabilecek, böylece kişinin hakkını kaybetmesi
önlenecektir.
Süreyi kusursuz geçirme şu hallerde olmaktadır:
1) Mücbir sebep bulunması
2) Sakınma olanağı bulunmayan olayların gerçekleşmesi
3) Kusursuz olarak tebliğden haberdar olmama
4) Kanun yoluna bildirim hakkının bildirilmemesi
Süreyle ilgili eski hale getirme bu 4 halde karşımıza çıkmaktadır.
Yargılama makamı tarafından verilen kararların ortadan
kaldırılmasını gerektiren nedenlerle eski hale getirme ise, 2 halde
karşımıza çıkmaktadır:
1) Sanık, yokluğunda yapılan duruşmada verilen karara karşı bir hafta
içerisinde eski hale iade isteyebilir.
2) Sanık yokluğunda aleyhine verilen hükümlere karşı da eski hale iade
isteyebilir.
Eski hale getirme, hak düşürücü süreler bakımından söz konusudur.
Şikâyette hak düşürücü süre 6 aydır. Bu 6 ay dolduğunda şikâyette de eski
hale getirme isteminde bulunulabilmesi mümkündür.
54
18.12.2015
Bu hafta işlenen konularla ilgili olarak şu kararların okunması tavsiye
edilir:
Pratik Çalışma Kitabı
Sayfa 133 – 2. ve 3.kararlar
Sayfa 134 – Son karar
Sayfa 137 – 1. karar
Sayfa 138 – 2. karar
Sayfa 142 – ‘’CYY’’ diye başlayan karar
Sayfa 143 – 1. karar
55